Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İki 'Tatsız' [G]erçek Üzerine Bir Not...
Türkiye’nin gerçekliği iki önermenin egemenliği altında şekilleniyor: AKP yönetimi ekonomiyi başarıyla yönetiyor; Kürt sorunu bir çözüm sürecine girmiştir. Bu iki önermeye Lacan’cı psikanaliz okulunun “gerçeklik, ‘gerçek’ değildir” uyarısını dikkate alarak yaklaştığımda, önümde büyük düş kırıklıklarına gebe bir gelecek olasılığı şekilleniyor.
\nKısaca (ve sabrınıza sığınarak), gerçekliği bir iktidar sistemini koruyan, yaşatan “simgesel evren” (adeta dil ve imajlardan oluşan bir kürenin içyüzü) olarak, [G]erçeği de bu gerçekliğe, içinde yaşanabilir bir istikrar, bir bütünsellik duygusu (izlenimi/iddiası) kazandırabilmek için, bastırılan, “simgesel evrenden” dışlanmaya çalışılan kavramlar, söylemler olarak tanımlıyorum.
\n***
\nAKP ekonomiyi iyi yönetiyor: Bu ekonomik “başarının” iki motoru var: Dış kaynak girişi, inşaat sektöründeki canlılık.
\nDış kaynak, getiri elde etme amacıyla gelir (Jeopolitik etkenleri şimdilik ihmal ediyorum). Zaten siyasi amaçlı kaynak girişlerini de, kolaylıkla “güç/iktidar birikimi destekler, birikim de gücü/iktidarı” ve “sermaye ilişkisi aynı zamanda bir güç/iktidar ilişkisidir” saptamalarıyla birleştirebiliriz.
\nDış kaynak getirenin hedeflediği getiriyi (birikimi) faiz, inşaat sektöründeki hızlı büyümeyi de rant kavramıyla değerlendirmemiz gerekiyor. Bu değerlendirme bizi kapitalist ekonominin, “[G]erçeğini” konuşabileceğimiz konuma taşır: Faiz, rant ve kâr, toplumda üretilen artık-değerin (isterseniz, yararlı bir yakınsama olarak, katma değerin) paylaşılma (eğer zorla talan edilmiyorsa) biçimleridir: Artık-değer esas olarak sanayide (tarım ve hizmetlerde de -“hizmetler”- tartışmalı bir konudur) üretilir: Kapitalist sınıf içinde kâr, faiz, rant olarak bölüşülür.
\nTürkiye kapitalizminin [G]erçeğine bakmaya çalıştığımızda karşımıza yılanın kendi kuyruğunu yiyerek yaşamaya çalışmasını andıran bir resim çıkıyor
\nBir taraftan artık-değer üretme kapasitesi düşük olduğundan, ekonomi sürekli “açık veriyor”, dış kaynak gereksinimi kronikleşmiş. AKP döneminde sermaye sanayiden, tarımdan (artık-değer üreten sektörlerden) çok inşaata (ranta) yönelmiş, bunu da dış kaynakla desteklemiş.
\nDiğer taraftan ekonominin artık-değer üretme kapasitesi düşük, yetersiz bir düzeyde kalıyorsa, gelen “yabancı sermayenin” beklediği getirilerin ve inşaatta oluşan rantın gerçekleştirilmesi giderek imkânsızlaşıyor, var olandan yeniyor demektir. “Başarılı yönetiliyor” söylemi AKP’nin toplumsal desteğini korumaya, dış kaynak gelişini teşvik etmeye, ekonomi yönetiminin çoktan iflas ettiğini, kırılmayı bekleyen borç zincirini gizlemeye yönelik bir fantezidir. İnşaat sektöründe biriken stoklar, AVM’lerin boş kaldığına ilişkin gözlemler, büyüme oranının 2011’de yüzde 8.8’den 2012’de yüzde 2.2’ye düşmesi bu sürecin artık sonuna gelindiğini gösteriyor.
\n***
\nKürt sorunu bir çözüm sürecine girmiştir: “Görüşmelerin” başlamış, “silahların” susmuş gibi görünmesi umut vericidir. Ancak bu gerçekliğin, bir istikrar, bir bütünsellik görüntüsü kazanmakta zorlanıyor olması, “bastırılması” zor bir [G]erçeğin varlığına işaret ediyor.
\nBu [G]erçek iki farklı “çatlaktan” kendini göstermeye/dayatmaya başladı. Bir tarafta, geçmişte bu “sürece” destek verme eğiliminde olan bir kesim “Türk kimliğini”, “üniter devlet” kavramını vurgulamaya başlıyor (Ortaylı, Alatlı, İnalcık gibi isimlerin imzaladıkları açıklama. Taha Akyol’un kaygıları...). Diğer tarafta, İsmail Beşikçi’nin dile getirdiği kaygılara ek olarak, Bejan Matur’un Spiegel’de yayımlanan yazısı büyük tepki çekiyor.
\nBurjuva-liberal eğilim, postmodern bir yaklaşımla sorunu, bireysel ve kültürel boyutuna indirgiyor (“yalnızca bedenler/birey ve dil/kültür vardır”). Tam bu söylem egemen olur gibi görünürken burjuva-ulusalcı eğilim hatırlatıyor: “Ama coğrafya da vardır”. Bu yaklaşımların ikisi de, “ulusal sorunun”, özünde, toprak (kaynak), mülkiyet, sınıf iktidarı sorunu olduğu [G]erçeği’nin dışavurumudur. Biri marazi (isterik) biçimde bu [G]erçeği yadsımaya çalışıyor. Diğeri, sürekli coğrafyayı anımsatıyor.
\n“Kürt sorunu”, toprak, su, enerji ve bölgesel güç/iktidar dağılımları açısından çok önemli bir coğrafyada, bu kaynakların edinim, kullanım, bölüşüm süreçleri üzerinde yaşanıyor. Bu [G]erçek, kapitalizmin özellikle kriz dönemi koşullarında, ulusal sorunun istikrar kazanabilecek bir “çözümünün” olmadığını söylüyor.
\nAma çözmeye ısrarla çalışmaktan başka bir seçenek de yok. Beckett’in “Adlandırılamayan” başlıklı yapıtının sonundaki gibi: “...devam etmelisin, devam edemem, devam edeceğim”. Devam etmenin yolu sanırım, mülkiyet, bölüşüm ve sınıf iktidarı sorunlarını aynı anda, ertelemeden çözmeye çalışmaktan geçiyor.
\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- 'Ben o gün tecavüze uğramadım diye...'
- MSB'den açıklama geldi
- İmamoğlu'ndan Bakan Tekin'e sert tepki
- Saat verildi, sayı istendi
- Bakanlığın web sitesinde farklı çıktı!
- TCMB ve TBB'den açıklama
- İki ilde emniyet müdürü görevden alındı
- Ay yüzeyinin altında devasa bir yapı keşfedildi
- Şirket 7 gün önce kurulmuş
- 22 milyon üyeli IPTV ağı çökertildi!